Eserler

İbrahim Erdoğan (Batman, 1992)

“İsimsiz”

Enstalasyon

cam, ahşap, metal. 3800 x 240 x 110 cm

“İsimsiz”, metal bir konstrüksiyondan sarkıtılan, uçları ısıtılmış cam malzemesinden sapları ise ahşap malzemeden üretilmiş 80 adet mızraktan oluşur. Mızraklar asırlar boyu “kahramanlık”ların nişanesi olmuşlardır. Bazen öldürmüş bazen de sahibi için ağıtlar yakılmıştır. Bu çalışma da, hazin bir şekilde hüsrana uğramış, ağıtlarla uğurlanan Troya bedenlerini anar ve Troya’da can verenlerin geride bıraktıklarına bir ağıt niteliği taşır. Troya’da öldürülen savaşçıların göğüslerine saplanan mızrakların aslında onlara değil geride bıraktıklarına ithaf edilen bir anıt…

Ah Troya…

Kızım orda!

oğlum orda!

Karım orda!

annem orda!

Evim orda!

Halkım orda!

Ben yokum!

Troya hem var hem yok…

Arek Qadrra (İstanbul, 1995)

“Display Board Troya”

Enstalasyon

mdf panel üzeri karışık teknik  

(fineart print, tuval, foreks print, yazılar)

210×280 cm

Yüzlerce yıllık bir süreçte değişim ve dönüşüme uğrayan, paha biçilemez topraklarda konumlanan eşsiz tarihi kalıntılar ve manzaralar… “Display Board Troya” adlı çalışma, müzeler, sit alanları ve ören yerlerinde ziyaretçilerin bilgilendirilmesini amaçlayan “Bilgi Panelleri”ni dönüştürerek Troya antik kenti fotoğrafları, metinler, kurgusal çizimler ve görsel kolajlarla yarı belgesel bir tutum ve sanatsal bir imgelem yaratır. Böylece klasik bir müzede bulunan formel/didaktik “bilgi” panellerinin yapısından kopartılarak Troya antik kentinden çeşitli fragmanlarla görsel bir hikaye yaratılır. Panelde çevresel ve mimari tarihi kalıntılar, nesneler ve destansı Troya savaşının da imgeleriyle oluşturulan çeşitlilik, görsel ve zihinsel farklı yorumlamalara imkan verirken izleyicinin, Troya ile ilgili hem bir fikir oluşturabilmesi hem de hayaller dünyasına taşıyarak ufkunu genişletmesi amaçlanır.

Kübra Boy (Sakarya, 1990)

“Helen”

Çini, seramik ve bakır plaka

100-90 cm.

Bazı efsanelere göre Zeus ve Leda’nın kızı olarak altın bir yumurtada dünyaya gelen, Kral Menelaos’un geri kazanmak için uğruna orduları yönettiği eşi, İda dağlarının çobanı Paris’in aşkı uğruna gözlerini kararttığı sevgilisi, dünyanın en güzel kadını… Helen… Pek çok anlatıda, Troya savaşının başlamasına neden olan kıvılcımın Hera’nın bu efsanevi güzelliği olduğu ileri sürülür. Tanrıça Afrodit’in Paris’e vaat ettiği aşkı, on yıl sürecek olan savaşın da nedeni olur. Bu çalışma, Helen’in duru ve büyülü güzelliğini, mavi beyaz çini üslubuyla tasvir ederken, Troya savaşından sahnelerle Helen mitine ışık tutar.

Ömer Akif Yeldan (İstanbul, 1993)

“Troya’nın Seramikleri”

Tornada şekillendirilmiş, pişmiş kırmızı Çamur

127 cm, 35 cm, 25 cm

Troya’nın 9 katmanına ait seramik formların birbirleri ile ilişkili biçimde düzenlenmesiyle ortaya çıkan kurgu, toprağın ilham verdiği bir mirasın sembolü olarak izlenir. Antik döneme dair kazılarda gün yüzüne çıkarılmış olan ve her biri Troya’nın farklı bir zaman dilimine ait olan bu formlar, tıpkı Troya’nın katmanları gibi üst üste ve iç içe geçerek izleyiciye zamanlar arası bir okuma önerir.

Murat Kahya (Ankara, 1989)

“Girift”

Fotoğraf Enstalasyonu

Akrilik levha üzerine Arşivsel Pigment Baskı

40x40x40 cm

Girift isimli fotoğraf yerleştirmesinde, M.Ö 3000 yılından M.S 13. yüzyıla kadar 10 farklı yerleşime ev sahipliği yapan Troya Antik Kentinin iç içe geçmiş katmanları optik bir perspektif oluşturularak aktarılır. 13. Yüzyıl’a kadar var olan yerleşkeleri temsil eden on pleksi tabaka, üstünde ait olduğu katmana ait kalıntıların

görüntülerinden bir kesit barındırmaktadır. Tüm kent katmanlarının üst üste inşa edilmesinden dolayı höyük halini alan Troya antik kentinin bu yapısı bu çalışmada dairesel kesitler ile gösterilir, bu kesitlerin birlikteliği ile günümüze ulaşan iç içe geçmiş

Kübra Gürleşen (Ankara, 1985)

“Katmanlar”

Video

3840 px-1080 px- Stereo Ses

“Katmanlar” adlı video çalışmasında, tarihin en önemli medeniyetler çatışmasından birine şahitlik etmiş; defalarca yıkılmış ve yeniden var edilmiş bir kent olarak Troya’nın, gerçek ile mit arasında asılı kalan tarih katmanları aşındırılır. Böylece efsanevi bir kentin inşası, görsel ve zihinsel katmanlara imkan veren akışkan – hareketli imgelere dönüşür.

İlgim Camcı (Lüleburgaz, 1995)

“Hazine”

Resim

100×80 Tuval üzerine karışık teknik

Üç bin yıldan daha fazla bir geçmişe sahip olduğu ileri sürülen Troya’nın hazineleri ilk kez 1873 yılında Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından gün yüzüne çıkarılır. Uzun yıllar boyunca Troya’nın hazineleri tahrip edilerek dünyaya dağılır. Taçlar, yüzükler, küpeler, bileklikler, kolyeler, kemerler… her biri asırlar sonra bile formları ve tasarımlarıyla hala ilham veren birer sanat eseridir. Tıpkı, uğruna on yıl süren destansı savaşın merkezindeki kadın gibi her biri eşsiz bir hazinedir. Hazine adlı resim, bu antik kentin simgesi haline gelen paha biçilemez takıları ve bu hazinelerin süslediği güzellikleriyle destanın içinde gizlenen Troya kadınlarını betimler.

Ozan Gürkan Peltek (İstanbul, 1986 )

“Agamemnon’un Ölümü”

Seramik

52x34x16 cm

“Agamemnon’un ölümü” adlı eser Troya zaferindeki kazanımların bedelini sorgular. Troya’da zaferi uğruna kızını tanrılara kurban etmeye kalkışan cesur komutan – Miken kralı ve kralların kralı olarak anılan Agamemnon’un ölümü trajiktir. Yapıt, karısı Klytaimnestra ve onun aşığı tarafından öldürülen Agamemnon’un son bakışını betimler. Kahramanlık, cesaret, gurur, ihanet ve ölüm… Agamemnon’un bakışları direk olarak izleyiciye dönüktür, izleyici Agamemnon’un son düşüncelerini ve ruhunu bu bakışlarda yakalar.

Samet Aygün (İstanbul, 1994)

“Sonsuz Motif”

Multimedya

Ayna, Kalay, Metal, Diyot, Ahşap

25×26,5×120 cm

Dokusal yüzeylerde -malzeme ve teknik olanaklar çerçevesine- duyu ve düşünceleri semboller, renkler, biçimler ve düzenlemeler aracılığıyla görselleştirme dürtüsü insanlık tarihi boyunca var olmuştur. Tarih boyunca topraktan taşa, seramikten tekstile insan üretimi olan pek çok dokusal yüzeyde anlatım ve süsleme öğesi olarak karşılaştığımız motifler, her dönemin özgün ve ortak estetik birikimini bizlere aktarabilen birer kültürel miras birimidir. “Sonsuz Motif” adlı çalışma, Troya bölgesinde bulunan ve dönemin izlerini yansıtan motiflerin geleceğe dokunacağına olan inançla seçilmiş bir motiften oluşur. Motif, optik bir yanılsamaya imkan veren bir düzenekle sonsuz kez çoğaltılarak oluşturduğu görsel algı sayesinde izleyiciye bir deneyim alanı yaratır.

Elif Havuz (Çanakkale, 1987)

“Athena Tapınağı”

Tuval üzerine yağlı boya

70×100 cm

Troya’nın dokuzuncu ve son yapı katmanında yer alan Athena Tapınağı’nın  inşa tarihinin M.Ö.530 olduğu tahmin edilmektedir. Günümüze kadar etkilerini sürdürebilen tapınağın bulunduğu yer özenle seçilmiş, surların yapımından sonra, çevresine hakim bir noktada kurularak, Athena’ya ithaf edilmiştir.  Kentin koruyucusu olan Athena, Troya savaşı kahramanlarının da koruyucu Tanrıçası olmuştur. “Athena Tapınağı” adlı resim, geçmişin izlerini bugüne taşırken, savaşın yıkımları ve zamanın alıp götürdükleriyle varlığını izleyiciye bir kez daha anımsatır.

Ezgi Erkan (İstanbul, 1992)

“Penthesilea & Achilles”

pamuklu kumaş üzerine ipek (serigrafi) baskı

2 adet 100×100 cm.

MÖ 3000 yıl öncesine uzanan bir tarihten ve Homeros’un İlyada’sında geçen mitolojik öykülerden ilham alarak ortaya çıkarılmış olan “Penthesilea & Achilles” adlı çalışma, Troya destanından iki önemli karakteri soyut birer motife dönüştürüyor. Görsel algının lekeler aracılığıyla analiz edilmesinde kullanılan psikolojik bir test yöntemi olan Rorschach testine benzer komposizyonuyla bu çalışma, Troyalılardan yana savaşan Amazonlar kraliçesi Penthesilea ve onu mızrağıyla öldürdükten sonra yüzünü görerek aşık olan Achilles’i yanyana temsil ediyor. Bu trajik aşk öyküsünden yüzeye çıkan ve ikonografik birer motif olarak izlenen “Penthesilea & Achilles” geometrik-estetik bir dengenin ötesinde sembolik olarak doku, desen, renk ve tekrar aracılığıyla “Troya”daki sayısız efsanenin sonsuzluğunu simgeliyor.

Oğuzhan Karadal (Adana, 1989)

”Seyir”

Seramik

80 cm x 50 cm x 7 cm

Troya, MÖ.3000’den MS. 500’lere kadar yerleşimin olduğu, 9 farklı kent katmanı ve 50’den fazla yapı evresinin tespit edildiği bir yerleşim yeridir. Homeros’un İlayda’sında asırlardır büyüleyen bu zenginlik, meşe ağaçlarının arasında günümüzde de varlığını büyük ölçüde sürdüren ve yaşamaya devam eden Amfi Tiyatro ile hayat bulur. 9 katmanlı kentin büyüsü sahnededir… Amfi Tiyatronun sistemli geometrik dizilimi ve tek renk algısı “Seyir” isimli seramik panoya esin kaynağı olur. “Seyir” içinde izleyiciyi ve oyunu barındıran yatay düzende üç boyutlu bir sahne olmaktan çok izleyicinin göz hizasında iki boyutlu olarak duvarda konumlanmış oyunun ana karakteridir artık.

Halil İbrahim Kara (İstanbul,1994)

Troya Kalkanları 

Seramik ve Metal /45 cm – 60 cm, 5 adet 

Troya savaşı gerçeklik ve mit arasında, güç, mücadele, cesaret ve zafer ile yıkım, acı, zayıflık ve trajedinin bileşimi olarak hayal gücü ve hafızaya ilham verir. Bu ilhamdan hareketle geleneksel-konvansiyonel üretim formuyla güncel yaratıcı yorumu ortaya çıkartan çalışmalardan “Troya Kalkanları”, Troya Savaşında çarpışan askerlerin kullandıkları savaş kalkanlarını temsil eder. Sembolik anlamlara sahip hayvan ve insan motifleri ile geometrik desen ve süslemeler, seramik yüzeyde rölyef (kabartma) formunda işlenmiştir.Üzerindeki desenlerin savaşa dair bir güç göstergesi olarak sembolize edildiği kalkanlar ve savaşçıların kıyafetlerinden/tenlerinden kopan parçaları temsil eden derilerle gerçekleştirilen düzenleme, savaşın verdiği yıkımı temsil eder.

Seçil Büyükkan (Eskişehir, 1984)

“Tohum”

Tuval Üzerine Akrilik Mürekkep

100×160 cm.

Kutsal metinlerde, mitolojide, halk hikayelerinde ve masallarda sıklıkla bahsi geçen “elma”, sonucu felaketlerle biten olayların başlamasına sebep olan bir sembol olarak çoğu anlatıda karşımıza çıkar. Elma, uyarıcı, merak uyandıran, çekici bir sembol olarak Troya savaşına neden olan olayların başlangıcı varsayılan 3 Güzeller efsanesinde de geçer. Elma metaforunu merkezine alan “Tohum” adlı çalışmada elma ağacı, dünyaya atılan kötücül bir tohumun yuvası olarak tasvir edilir. Ağaç ve çevresi altın bezemelerle parlayarak çekici bir görüntüyü sergilerken, bu alımlı görüntünün ardında kendi gerçeğini saklamaktadır. Tuval üzerine akrilik mürekkep kalemiyle üretilmiş bu resim, bilgelik, kötülük, merak, zaaf ve ödülün metaforu olarak Troya savaşını başlatan ölümcül bir tohumun meyvesini izleyiciye sunar.

Erdi Özdemir (İstanbul, 1994)

“Soyut Troya”

Seramik ve Ağaç

75×110 cm

Odysseus’un Troya’nın aşılmaz surlarını aşıp kentin içerden fethedilmesini sağlayan tahta atı, kente tanrılar tarafından gönderilmiş bir armağan olarak kabul edilir. Savaşın kaderini bir gecede değiştiren bu at Troya efsanesinin sembolüdür.  Seramik ve ahşap malzemeyle ele alınıp pano olarak tasarlanmış olan Soyut Troya, antik bir mitin güncel soyutlaması olarak izlenir. Kenti yakıp talan eden Akha’lı savaşçıların sığınağı olan bu atın kafasına ait parçalanmış ve dağılmış kemikleri andıran düzenleme, savaşın, yıkımın ve ölümün bir metaforudur.

Damla Yalçın (Ankara, 1995)

“Zaman Mekan Sıkışması”

Kumaş Üzerine Dijital Baskı ve Nakış

3×2,90×3 metre

Zaman ve mekan arasında kalma durumumuz çeşitli toplumsal ve politik tepkileri harekete geçirir. Geçmişe ait bir yapının, günümüzde varlığını hala sürdürdüğünü görmek bize zamanın sonsuzluğunu, mekanın ölümsüzlüğünü ve aynı zamanda bu sonsuzluk olgusu içerisinde misafir öğeler olduğumuzu anımsatır. “Zaman Mekan Sıkışması” adlı çalışmada, Troya bölgesindeki en sağlam yapılardan biri olan amfi- tiyatro sahnesi çember çevresindeki kumaşın görüntüsü üzerine nakış tekniğiyle yorumlanarak aktarılır. Bir yapının görüntüsü olan bu yerleştirme; izleyicinin mekanın içinde farklı bir mekanı deneyimlemesi ve geçmişle bugün arasında bağ kurmasına imkan verecek mekânsal bir algı oluşturur. Çalışmanın yerleştirme kurgusu aracılığıyla yaratılan düzenlemesi öte yandan seyirciyi izler değil, izlenen konumuna da taşır.

Uğur Demirci (İstanbul, 1992)

“Truva Atı”

Heykel

Kontrplak, Su Kontrası

70 cm, 55 cm, 40 cm, 25 cm

Paris ve Helen’in efsanesine konu olan Truva Atı, Troya kentinin ele geçirilmesi için tarihin en zeki savaş hilesi olarak kullanılır. Odysseus, Troyalıların sadece bir hileyle ve zekice bir planla yenileceklerini öngörür ve kentin surlarına bırakılan at, on yıl süren savaşın son hamlesi olur. Böylece Truva Atı yüzyıllardır dilden dile aktarılarak günümüze ulaşan bir efsane haline gelir. “Truva Atı” isimli çalışmada en küçük ve ortada yer alan at, efsanenin başlangıcını, yarım olan atlar ise bu hikayenin dilden dile, kulaktan kulağa aktarılarak günümüze kadar gelmesini temsil eder. Alman arkeolog Heinrich Schliemann’ın ortaya çıkardığı ve parça parça dağılan Troya hazinesine de işaret eden çalışma, efsane ve gerçekliğin içinde bir yolculuk önerir.

Selen Tokgöz Man (Antalya, 1988)

“Corpus Callosum”

Enstalasyon

Reçine, ahşap, taş

2m x 2m

Tarafsız kalabilmek kusursuz bir denge gerektirir. Troya savaşında, tanrılar dünyasının insanlar dünyasına müdahalesinde de ilahi ve adaletli bir denge gözetilir. “Corpus Callosum”, 3 Güzeller efsanesinde Hera, Athena ve Afrodit arasında geçen bir güzellik yarışmasıyla başlayıp, krallar ve tanrıların karşı karşıya kaldıkları bir savaşa dönüşen olaylar örgüsünde merkeze alınan Zeus’un tasviridir. Tanrıların saf tuttuğu savaşta, tarafsızlığını ilan eden ve savaşta hakem görevi gören Zeus’un tavrı Troya savaşının da kaderini çizecektir. Yapıtın merkezinde yer alan figürün sağ ve solundaki formlar Doğu ve Batı’nın temsilidir.

Hasan Avni KOÇAK (Mersin, 1990)

“Varış”

Seramik, şamot çamuru,

Döküm çamuru , oksit, süt ve transparan sır

130×100 cm.

Troya’nın zengin mirası, asırlardır kültür ve sanatın her alanına verdiği ilhamın esiniyle üretilen “Varış”, antik kentte gerçekleşen kazılar sonucunda gün yüzüne çıkarılmış olan eserlerdeki motif ve sembolleri referans alıyor. Üç ayrı parçanın bir tür saat çarkı gibi birbirine eklemlendiği bu çalışma, binlerce yıldır nice uygarlıklara kucak açmış olan Troya’nın ebedi zamanını temsil ediyor. Motifleri, dokusu, kompozisyonu ile bu çalışma, geçmişi, bugünü ve geleceği ayrılmaz biçimde birbirine bağlayan bir ‘zaman’ın formu olarak izleniyor.

Canalp Sipahi (İstanbul, 1994)

“Yüzleşme”

Kinetik Konstrüksiyon ve seramik

184 x 50cm

“Yüzleşme” efsanevi Troya savaşına sebep olanlar, savaşın kaderini belirleyenler ve aynı zamanda savaşın kaybedenleri olan figürler arasında bir karşılaşma olarak kurgulanmıştır. Achilles, Hector, Menelaos, Paris’in zırhları ve miğfer maskeleri seramik malzeme ile yorumlanmış şekilde kinetik bir konstrüksiyon üzerinde yer alır. Tasarlanan mekanizması ile elle hareket edebilen ve izleyicinin çalışmaya dahil olup kısa bir süre için efsanenin bir figürü olmasına imkan veren bu kinetik konstrüksiyon, binlerce yıl sonra tarihin efsaneleşmiş karakterleri arasında imgesel bir yüzleşmeyi olanaklı kılmaktadır.

Can Özal (İzmir, 1979)

“Dayı”

Enstalasyon

380x250x160cm

Şeyleri oluşturan kimya bazen kendinden olmayanı dışlar; yabancı bir oluşumu bünyesinde barındırmaz  ve onun yolunda, onun kuralları altında, onun malzemeleriyle var olanın alanını zorlar. Truva atı mitinden yola çıkarak tasarlanan enstalasyon, savaşın merkezinde yer alan ve kaderini değiştiren tahta atın güncel bir metaforu olarak karşımıza çıkar. Tanrıların Truvalılara bir armağanı olduğu düşünülen ama kentin içinden fethedilmesine yol açan bu at savaşın her iki tarafı için de farklı anlam ve değere sahip olur. Çalışma, içine gizledikleri ya da dışarı çıkarmaya çalıştıkları ve ‘değer’ kavramının bir metaforu olarak altın külçesi formu ile efsaneye ironik bir yorum katar.

Seda Boy (Sakarya, 1991)

“İlyada”

Seramik, porselen, led  

300x17x4 cm

Troya Savaşı’nın dokuzuncu yılından elli bir günlük bir dönemi anlatan ve on beş bin dizeden oluşan İlyada destanı 24 bölümden oluşur. İlyada Destanı’ndan esinlenerek üretilen bu çalışma, efsaneye dair betimlenen anlatıların 24 karede yorumlanmasını içerir. Tanrıların ve kralların bu savaşına dair imgelerin porselen üzerine kazıma tekniği ile işlendiği sahneler ışık ile birlikte bir tür film şeridine dönüşür. Çalışma, epik destan İlyada’nın görsel ve sinematografik bir kurgusunu izleyiciye sunar.

Berka Beste Kopuz (Bursa, 1995)

“Devir Daim”

Enstalasyon

Elektrikli demir konstrüksiyon mekanizma, kumaş üzerine forex baskı ile müdahale

120x200x80cm

İster bütünsel, ister parçalı olsun yıkıp yapma, yeniden oluşturma insanlık tarihi boyunca var olmuş kentlerin ya da hali hazırda var olan kentlerin yok olması anlamına gelmez aslında. Geride hep en az irili ufaklı, parçalı bütünlü bazı izler bırakır. Belki de kentlerin en önemli özelliği tamamen yok edilememesi ve her durumda geride geçmişinden bir şeyler barındırmasıdır. Troya bölgesi de içinde geçmiş dönemlerden, antik uygarlıklardan bugüne katmanlarca izler barındırır. “Devir Daim” isimli çalışma, Troya bölgesinin katmanlarını temsil eden görsel fragmanları hareketli bir düzenek aracılığıyla döngüsel olarak izleyiciye sunar. Çalışmada izlenen görsel kalıntılar, geçmişin gelecekteki dönemlere de izlerini bırakmaya devam edeceği, zamana ve mekana dair sürekli bir döngünün öğelerini temsil eder.

Zafer Geyikçi (Kayseri, 1993)

“En Güzele”

Heykel, Polyester , Ahşap , Beton , Aydınlatma

35x35x165 cm.

Troya destanı, kahramanlık, cesaret, zeka ve estetiğin övgüsü olduğu kadar savaşın, acının, çilenin ve yıkımın da bir metaforu olarak görülür. Kadim efsanelerden bugüne dünyanın ve insanlığın sonu gelmez yaşam ve ölüm serüvenini tek bir anlatıda ortaya koyan mitler, her dönem sanat eserlerine ilham verir. “En Güzele” adlı eser de, Troya savaşına neden olan olayların başlangıcı olarak 3 Güzeller efsanesindeki altın elmayı merkezine alır. Bir tür yas anıtı olarak izlenen yapıt, altın elma ve Paris’in yargısından bir kentin ve toplumun yok olmasına  uzanan bir yolculuğun temsili olarak karşımıza çıkıyor.

Burak Çolak (İstanbul, 1985)

“Kontrast”

Dijital resim

80×200 cm diasec baskı

Truva’nın hem tanrıların hem kralların savaşı olduğu söylenir. Kimi zaman tanrıların kudreti ve adaleti, insanların zaferleri ya da trajedilerine sebep olur. “Kontrast” adlı dijital resim, İlyada destanına dair iki katlı bir sahne yaratır. Sahnenin altında Troya kenti, üstünde ise Tanrıların dünyası Olympos yer alır. Tıpkı Troya miti, efsanesi  ve anlatısın satır aralarında olduğu gibi bu sahneler de iki ayrı dünya gibi görünen bu dünyaları birbirine bağlar. İki karşıt kutup, bağdaşmaz iki dünya ya da karşıtlıkların mücadelesi bir bakıma birbirini tamamlayan, birinin varlığı bir diğerinin varlığını zorunlu kılan bir oluşun sahneleri olarak izlenebilir.

Dilan Eroğlu (Diyarbakır, 1993)

“Çocukların Gözünden Troya”

Dijital çizim

Kültür varlıkları, hem toplum hem de toplumda yaşayan her bir birey için özgün değere sahip evrensel miraslardır. Kuşaktan kuşağa aktarılan somut ya da soyut kültürel miraslar, insanların çevreleriyle, doğayla, içinde yaşadıkları toplumla, kimlikleri, tarihleri ve bellekleriyle ilişkili bir sürekliliğin etkileşimine olanak verir. Geçmişin kültürel birikimini sahiplenmek ve özümsemenin başlangıcı da her alanda olduğu gibi yeni nesillerin o bilgiye erişimi ve eğitimi ile gerçekleşebilir. Troya gibi medeniyetlerin ve mitlerin beşiği olan bir kentin kültürel mirası yeni kuşaklara ilham verir. “Çocukların Gözünden Troya”, Diyarbakır Ambar İlköğretim Okulu 2. Sınıf öğrencilerinin yaratıcı ve özgür düş gücüne bağlı kalarak yapmış olduğu Troya resimlerinin aynı zamanda çocukların görsel sanat öğretmenleri olan sanatçı tarafından dijital ortama yeniden aktarılmasıyla tasarlanmıştır.

Fatih Temiz (İstanbul, 1991)

“İsimsiz”

Resim, Kağıt üzerine karakalem

150×280 cm

Turistik bir nesne olarak tasarlanan Truva atı anahtarlığın desen tekniği ile resimlendiği çalışmada “temsil” konusunun  güncel dönüşümünün izi sürülür. Turistik replikalar tarihsel belleğin ve o belleğe ait olan çok yönlü dinamiklerin pazarlanabilir ve herkes için satın alınabilir günlük kullanım ve “süs” eşyaları olarak satıldığı objelerdir. Bu uyarlamalar biçimsel ikonik fetişimzin bir uzantısı olarak günlük hayatımıza dahil olur. Turistik replikalar satın alınabilir ve taşınabilir ölçekte sınırsız sayıda çoğaltılabilir olup, popüler ikonalara dönüşür. Desen, tarihsel bir ikonun anıtsal ölçekte sunumuyla mit, efsane, gündelik yaşam olgularını birbiri içinde kesiştirir.

Ömer Sedat Yenidoğan (Almanya, 1987)

“Altın Elma”

Fotoğraf

Kodak Matt Photo Paper 230gr

1 adet 87×115 cm

4 adet 42×63 cm

8 adet 42×30 cm

Her günah, bir elmayla başlamamış mıdır?

Kumların arasında gömülmüş altın elma, aslında olacaklardan korkuyor gibidir. Ve üç güzel kadın… Hepsi bir şey vaat etti elmayı almak uğruna; Hera siyasal gücü, Athena askeri zaferi, Afrodit ise dünyanın en güzel kadının aşkını söz verir. Paris aşkı seçer ve altın elmanın sahibi Afrodit olur. Geride kalan güzel kadınlar yüzlerinde hayal kırıklığı ve öfkenin izlerini taşırlar yıllarca. Böylece tüm gözler, o sırada Menelaos ile evli olan dünyanın en güzel kadını Helen’e çevrilir. İşte, Paris ile Helen’in kaçışı, on yıl boyunca sürecek savaşı başlatan ilk ihtiras kıvılcımıdır. Sıcak kumlar üzerinde dans eden kanların göz alıcı kırmızılığı asla solmaz.

Burhan Üçkardeş (İstanbul, 1992)

“Substratum”

Fotoğraf  – Diasec Baskı

çeşitli boyutlarda (2 adet 25*50 ,1  adet 30*60 ,1 adet 40*80 ,1 adet 45*90 , 1 adet 50*100 , 1 adet 85*170)

Belirli bir felsefi sistemdeki maddeler (substance), bu sisteme göre gerçekliğin temeli veya temel varlıkları olan şeylerdir. Temelin/alt katmanın (substratum) kendisi ne belirli bir şey, ne belirli bir nicelikten başka ne de pozitif olarak karakterize edilir; olumsuzlukları bunlardan değil, kazara kendisine aittir. Geri kalanlar ise, ürün, beden, uzunluk, genişlik ve derinlik ve nicelik ise madde değildir; fakat madde, esas olarak bunlara aittir. “Substratum” adlı çalışma da antik kentlerdeki en ufak yapı birimi olan taşlardan yola çıkan bir araştırmayı amaçlar. El yapımı bir camera obscura yardımı ile Troya antik kentinde üretilen bu imgeler, kentin mitlerle dolu tarihi ile bağ kurar.